24 Nisan 2021 Cumartesi

ABD Başkanı Joe Biden’ın ‘Ermeni soykırımı’ açıklaması ne anlama geliyor? - Evrensel - Anlamı

Yusuf KARATAŞ

ABD Başkanı Joe Biden daha önce basına sızdırıldığı gibi Ermeni Soykırımını tanıdığını açıkladı. Bu açıklama, Türkiye’ye yönelik herhangi bir yaptırım içermese de iki ülke arasındaki ilişkilerin seyri bakımından önem taşıyor. Bilindiği gibi Erdoğan’ın Biden’ın yönetime geldiği 20 Ocak’tan beri beklediği telefon görüşmesi 23 Nisan’da gerçekleşmiş ve iki lider Haziran ayında yapılacak NATO zirvesinde ikili ve bölgesel sorunları yüz yüze konuşma yönünde bir karar almıştı. Dolayısıyla soykırım kararı, bu görüşmenin yapılacağı güne kadar ABD’nin Erdoğan iktidarı üzerindeki baskıyı arttırması yönünde alınmış bir karar anlamı kazanıyor.

Biden’ın soykırım kararı ve bu kararın iki ülke ilişkilerine olası etkilerine geçmeden önce, soykırım tartışmasıyla ilgili birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor.

Öncelikle, Almanya’nın yanında Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’na giren İttihatçıların (İttihat ve Terakki Cemiyeti) Anadolu’daki Ermenilere karşı kitlesel tutuklamaları başlattıkları 24 Nisan 1915, Ermeni Soykırımı’nın başlangıç tarihi olarak kabul ediliyor. Turancı hayaller ve yayılmacı emellerle savaşa giren İttihatçılar, iç cepheyi sağlamlaştırma adına Osmanlı vatandaşı olan Ermenileri tehcire (zorunlu göç) tabi tutmuş ve bu zorunlu göç nedeniyle yüz binlerce Ermeni kırıma uğramıştı. Çünkü Ermeniler çocuk, yaşlı, kadın, hasta demeden göçe zorlanmış ve göç yollarında bütün insani ihtiyaçlarından mahrum bırakıldıkları yetmezmiş gibi iskan yeri olarak belirlenen, bugün Suriye sınırı içindeki Deyrizor çöllerinde ölüme terk edilmişlerdi.

Bugün ekonomik kriz ve siyasi açmazları karşısında iktidarını ayakta tutabilmek için şovenizm ve milliyetçiliği kışkırtmaya ihtiyaç duyan Erdoğan, Ermeni soykırımı kararına büyük tepki gösteriyor. Ancak aynı Erdoğan, batılı emperyalistlerle işbirliği halinde “bölgesel liderlik” rolüne soyunduğu 2014’te “Ermeni açılımı” adı altında “Tehcir’in gayri insani sonuçlara yol açtığı”nı kabul etmişti. Bugün Erdoğan’ın faşist bir rejim inşası için birlikte yürüdüğü MHP, o zaman bu açıklamayı “soykırımı tanıma yönünde bir adım” olarak nitelemiş ve Erdoğan’ı Türk milletine ihanet etmekle suçlamıştı.

İkinci olarak, batılı emperyalistlerin Ermeni Soykırımı meselesini kendi siyasi hesapları için gündeme getirdikleri doğrudur. Kâh ABD, kâh Fransa, kâh başka bir emperyalist güç kendi politik çıkarları için Türkiye’deki hükümetler üzerinde baskı kurma ihtiyacı hissettiğinde soykırım meselesini gündeme getirir. Yani, 1915 olayları için “soykırım” kavramını kullanıp kullanmamalarını Türkiye’deki iktidarlarla o dönemki ilişkileri belirliyor. Mesela, ABD başkanları 1993’ten bu yana ‘soykırım yerine ‘büyük felaket’ anlamına gelen ‘Meds Yeghern’ kavramını kullanıyordu.

Konuyla ilgili diğer önemli nokta da şudur. Bu olayın emperyalistlerin istismarından kurtarılmasının yolu, soykırımı inkar etmek değil; bu tarihsel gerçekle yüzleşmek ve özür başta olmak üzere bu yüzleşmenin gereği olan adımları atmaktır. Bu bağlamda HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın Meclis Başkanlığına verdiği “Ermeni Soykırımı’nın Tanınması, Soykırım Faillerinin İsimlerinin Kamusal Alandan Kaldırılması ve Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” böylesi bir yüzleşme için tarihi bir fırsattır. Ancak ülkede böylesi bir yüzleşmeyi gerçekleştirmek bir yana, bu önergeyi verdiği için de HDP’yi terörizm ve ihanetle suçlayan bir iktidar bulunuyor. Ancak bu yüzleşme gerçekleşmeden emperyalistlerin istismarının önüne geçmek olanaklı değildir.

Gelelim Biden’ın soykırım kararını tanıyarak Erdoğan iktidarına hangi mesajları verdiğine ve bu kararın iki ülke arasındaki ilişkiler bakımından olası sonuçlarına…

Biden’ın Trump ile ABD başkanlığı için yarıştığı dönemde Erdoğan iktidarına yönelik sert mesajlar verdiği biliniyordu. Ancak Biden göreve başladıktan sonra Erdoğan’ı üç ay aramamış olsa da Türkiye’ye yönelik yeni bir yaptırım kararı da almamıştı. Aksine Mart ayında Brüksel’de yapılan NATO dışişleri bakanları toplantısında ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Türkiye ile sorunlar yaşamalarına rağmen “Türkiye’nin NATO’da demirli kalması”nın önemine dikkat çekmişti. Ardından da yine ABD yönetiminin telkiniyle AB’nin liderler zirvesinde Türkiye’ye karşı alınması beklenen yaptırım kararı ertelenmişti. Çünkü batılı emperyalistler (ABD ve AB) Rusya ve Çin’e karşı Ortadoğu’dan Doğu Akdeniz’e, Karadeniz ve Kafkasya’dan Hint-Pasifik’e kadar egemenlik mücadelesinde Türkiye’nin kendi yanlarında saf tutmasına ihtiyaç duyuyorlar.

Öte yandan Rusya’dan alınan S-400’ler nedeniyle Trump döneminde CAATSA (Hasımlara Yaptırım Yoluyla Karşılık Verme Yasası) kapsamında Türkiye’nin Savunma Sanayi Başkanlığı’na uygulanması kararı alınan yaptırımlar 6 Nisan’da yürürlüğe girdi. Bu gelişmelerle birlikte okunduğunda Biden’ın soykırım kararı, ABD yönetiminin Erdoğan iktidarına kendi politik eksenine bağlanması konusunda bir yandan zaman tanırken öte yandan da baskıyı eksik etmemeye dayalı bir politika izlediğini gösteriyor. Bu politikanın hangi sonuçları doğuracağını Biden ve Erdoğan’ın Haziran ayındaki NATO zirvesinde yüz yüze yapacakları görüşmeden sonra göreceğiz.

Biden’ın böyle bir karar almasında ABD iç kamuoyunun da etkisini yadsımamak gerekir. Çünkü ABD kamuoyunun azımsanmayacak bir kesiminde bölgede Suriye Kürtlerine karşı yapılan müdahaleler ve IŞİD ile mücadeleyi sekteye uğratan tutumu nedeniyle Erdoğan iktidarına yönelik bir tepki oluşmuş durumda. Bu tepkiyle de bağlantılı olarak, 2019’da hem ABD Senatosu’nun ve hem de ABD Temsilciler Meclisi’nin soykırımı tanıyan kararlar aldıklarını hatırlatmak gerekiyor. Sonuç olarak, zaten seçim sürecinde de soykırımı tanıma sözü veren Biden soykırım ifadesini kullanarak ABD iç kamuoyunun beklentisini yerine getirmiş oldu.

Soykırım açıklamasına sert tepkileri verseler de Erdoğan iktidarının temsilcilerinin bu karara içten içe sevinip ellerini ovuşturduklarına şüphe yok. Ekonomik kriz, pandemiyle mücadeledeki başarısızlık, iktidarın yakın çevresini saran yolsuzluklar gibi konularda oldukça sıkışan iktidarın bu kararı içeride milliyetçiliği ve şovenizmi kışkırtıp nefes almak için bir fırsata çevirmek için elinden geleni yapacağını şimdiden söyleyebiliriz. Üstelik böylesi süreçlerde burjuva muhalefet de iktidarın yanında saf tutarak iktidarın işini fazlasıyla kolaylaştırıyor.

Sonuç olarak soykırım kararı bize bir gerçeği bir kez daha açıkça gösteriyor: Ülkede demokrasi ve bölgede barış için halkların acılarını kendi çıkarları uğruna ikiyüzlüce kullanan emperyalistlerle işbirlikçi ülke gericiliğine karşı mücadele birbirinden ayrılamayacak kadar iç içe geçmiş bulunuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder